11’inci yılında Soma katliamında yitirdiklerimizi anıyoruz

Soma katliamının 11’inci yılında DİSK Yönetim Kurulu adına Genel Başkan Arzu Çerkezoğlu’nun açıklaması
Soma’da 301 maden işçisinin katledilmesi ve 162 işçinin yaralanmasının üzerinden tam 11 yıl geçti. 11 yılda acımız hiç dinmediği gibi, üzerine madencilik, turizm ve endüstriyel işletmelerdeki yeni kitlesel işçi ölümleri yaşanmaya devam etti.
Soma Katliamı karşısında işlemeyen adalet, yeni işçi katliamlarında da işlemedi. Adaletin yerine gelmediği, cezasızlığın bir iktidar politikası olduğu aklımızdan hiç çıkmıyor.
Kağıt üzerinde kalan sözleşmeler, yasalar, stratejiler ve eylem planları, insan onuruna yakışır iş anlayışının çok uzağında kalırken çalışma ortam ve koşullarının iyileştirilmesi iktidarın ve sermayenin umurunda olmadı. Bu nedenle işçiler çalışırken ölüyor, katlediliyor.
İnsan onuruna yakışan, ölümcül tehlikelerden koruyan bir çalışma ortamı sağlanacaksa sermayenin ve iktidarın merhametiyle değil, çalışanların kendi örgütlü gücüyle, mücadelesiyle olacaktır.
Unutmadık, unutmuyoruz… Çünkü mevcut hukuk düzeni, toplumsal vicdanı göz ardı ediyor, hiç mi hiç umursamıyor. Sermaye ve iktidar böylesi katliamlardaki sorumluluğunu kadere ve fıtrata havale ederken, sermayenin vahşi sömürü politikalarındaki rolünü de yargı yoluyla aklıyorlar.
2020 yılında Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla katliamda sorumluluğu olan kamu görevlilerinin yargılanmasının yolu açıldı. Aradan üç yıl geçtikten sonra Aralık 2023 yılında 28 kamu görevlisinin yargılanması için iddianame tamamlandı. 29 Nisan 2025 tarihinde çıkan karar ile hukuki süreç, kamu görevlilerinin görevi kötüye kullanması kapsamında cezasızlığıyla sonuçlandı. Soma Katliamı davasını Soma’dan kaçıran, maden patronu ve yöneticilerini adeta ödüllendiren bu yargı sistemi, verdiği kararla Soma faciasının üstüne cezasızlık örtüsünü çekti.
Yargı sistemi, kabul edilmiş uluslararası sözleşmeler ve önemli deklarasyonların yanı sıra, ülke mevzuatını da göz önünde bulundurarak karar vermesi ve kamu vicdanında adaleti sağlaması gerekirken, bu katliamda en vahşi çalışma koşullarını yaratan çalışma düzenini, ısrarla kollamaya devam etmiştir. Bu cezasızlık ve sermayeyi kollama politikası, sonrasındaki katliamların da önünü açmıştır.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuat ve uygulamalarını, kendi kâr ve çıkarları için değiştirip bunu utanmazca savunanlar, güvencesiz ve kötü çalışma koşullarını kural haline getirenler, sendikal örgütlenmeyi her yolu kullanarak engelleyenler bu katliamın asıl sorumlularıdır.
DİSK’in yıllar öncesinde çok isabetli bir şekilde tespit ettiği gibi bu ülkede “daha fazla kâr, daha fazla kan” politikası sermayenin temel yaklaşımı olagelmiştir. AKP iktidarında bu yaklaşım, doğayı ve çevreyi de içine alarak azgın bir talan ve kuralsız bir sermaye birikim politikası karakterine bürünmüştür.
Yalnızca 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası değil, çevre ve sağlıkla ilgili mevzuatta yapılan düzenlemeler de sermaye düzeninin beklentileri doğrultusunda olmuştur.
Karşımızda insan hayatına karşı büyük bir tehdit oluşturan; kâr ve birikim için gözü dönmüş bir statüko vardır. Bu rejimin saldırgan karakterini değiştirmeden uygun düzenlemelerin olmasını beklemek mümkün değildir.
Soma Katliamı’nı unutmamak, unutturmamak bütün duyarlı kesimlerin görevidir. Bu vahşi düzenin çarklarının sorunsuz biçimde dönmesini engelleyecek ve adaleti bir gün bütün iş cinayetlerinde kaybettiklerimiz için sağlayacağız. Adaletsizliğin simgesi Soma Katliamı’nda adaleti er ya da geç kazanacağız.
İş cinayetleri ve katliamların son bulması için ısrarlı, kararlı ve örgütlü bir mücadeleden başka yol bulunmamaktadır.
Daha fazla örgütlenecek, daha güçlü mücadele edecek ve mutlaka kazanacağız!
Tepkiniz ne oldu?






